Menu

Annelik & Babalık … Bir anım …

2000 senesinde evliliğimi bitirip Ortaköy’e taşındım, eski – ne saçma kelime ama öyle deniyor işte – eşim ile her şeyi oturup konuşup, Hazar’a durumu anlatabileceğimizi düşünüp beraberce verdiğimiz bir karar.

Hazar o zaman Ortaokul sonda, okulu etkilenmesin diye o tatildeyken aldığımız bir karar. Ne kadar doğru, ne kadar yanlış tabi buna o zaman karar veremiyorsunuz.

Hazar daha sonra Sabancı Anadolu Lisesini kazandı, okul Beşiktaş’ta, ben Ortaköy’de, Hülya’da Kozyatağı’nda oturuyor. İlk sene Hazar için servis ayarladık, karşıdan gidip geliyor okula. Hafta sonları ben alıyorum, hafta içi Annesiyle beraber kalıyor.

Benim hayatım mis gibi, sorumluluk az, gezme, tozma, eğlenme süper, hafta sonları da bir iki gün oğlumla beraberim. Hayat bana güzel yani. Evim Ortaköy Dereboyu’nda müstakil, minik bahçeli bir ev, ısıtması yok, yazın çok güzel ama kışın berbat. Evde hiç bir şey yapmıyorum, çamaşır makinem bile yok, kirlileri biriktiriyorum, her ay gelip bir firma alıyor, yıkayıp getiriyor, temizliğe gelen kadın da ütülüyor.

Anlayacağınız sorumsuz ve tamamen eğlence üstüne kurulu bohem bir hayat. Hafta sonu çocuğumu da alıyorum diye BABALIK yaptığımı düşündüğüm zamanlar.

Okul döneminin yarı zamanı geldiğinde Hülya’dan bir telefon alıyorum, Haluk konuşabilir miyiz diye. Tabi diyorum, bir akşam buluşuyoruz. Hülya Diş Hekimi, çok yoğun çalışıyor o zamanlar.

Havadan sudan konuştuktan sonra Hülya diyor ki; Ben Hazar ile ilgilenemiyorum, sabah çok erken kalkıyor, akşam eve geliyor, ben işteyim, yemek sorun oluyor, ben işten geldiğimde Hazar ya yorgunluktan uyumuş oluyor. Okul sana çok yakın, hafta içi sende kalsın, hafta sonları ben alayım.

Ben hayatımda yemek yapmayı bilmem, hiç gerek olmadı, çokta önemsemem. Acayip bir Ortaköy yaşamım var, yapabilir miyim acaba diyorum, Hülya yaparsın diyor, ben elimden gelen tüm desteği vereceğim.

Tamam diyorum.

Diyorum da, benim için o kadar büyük ve farklı bir değişiklik ki, neyi nasıl yapacağımı bilmiyorum.

Tabi Aileler biraz karşı çıkıyor, benim yaşam tarzım belli, sorumsuzluğum had safhada, hayatımı eğlence üzerine kurmuşken, 12 13 yaşında bir çocuğun sadece yaşamını değil, okul hayatını da üstlenmek, yani bir nevi hem ANNE, hem BABA olmak. Annem babam o zaman bunu yapabileceğime inanmıyor, bize gelsin Hazar falan diyorlar ama ben yaparım diyorum.

Önce evimi değiştiriyorum, sonra evime çamaşır makinesi ve mutfak eşyaları alıyorum. Hazar benimle birlikte yaşamaya başlıyor.

Her gün annemi arıyorum, yemek tarifleri alıyorum, her akşam yeni bir yemek, haftada bir akşam da Hazar ile Ortaköy’e inip dışarıda yiyoruz.

Bu böyle tam 3 sene sürdü, Hazar Sabancı Anadolu Lisesini bitirene kadar benimle yaşadı, hafta sonları annesine gitti, yazları tatile yazlığa gitti.

Ben o 3 sene boyunca elimden geldiği kadar Hazar’a hem ANNELİK, hem BABALIK yapmaya çalıştım, ANNEliği burada DUYGU olarak kullanmıyorum yanlış anlaşılmasın, onun kıyafetlerinin ütüsü, temizliği, yemeği, dersleri…

Her akşam yarın ne yemek yapacağım diye düşünmek, TANRIM ne zordu.

Başlarda bu zorlu iş, sonra seve seve yaptığım bir şey oldu. Onun beslenmesini aman doğru organize edeyim diye KREŞlerden yemek listeleri alırdım, o yemek listelerine göre malzeme alıp o yemekleri yapmaya çalışırdım.

O zaman bir yazı yazmıştım…

Kimse KADINLARA ve özellikle ANNELERE tek kelime etmesin, hele ki çalışan ANNELERE.

Bütün gün iştesin, yorgun eve geliyorsun, sonra çocuğuna yemek, o bitsin dersleri, o bitsin ütüsü, temizliği ..Sonra bir de BABA gelecek hadi sevişelim mi diyecek…. keserim o Babayı diye yazı yazmıştım.

Hazar uyuduktan sonra kımıldayacak halim kalmıyordu yorgunluktan..

Ama bir tek saniye PİŞMAN olmadım, Hülya’ya hep teşekkür ettim hayatım boyunca, çünkü benim o hafta sonları oğlumla yaşadıklarım BABALIK değildi, arkadaşlıktı. Ben BABA olmayı Hazar benimle birlikte yaşamaya başladıktan sonra öğrendim, o yüzden de hayatımda bu yaşadığım 3 seneye her zaman şükrettim, iyi ki yaşamışım dedim.

Herkesin en büyük korkusu, Hazar’ın okulu ve geleceği idi. Hazar beni mahcup etmedi, çok çalıştı ve Sabancı Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliğine girdi, işte o an BAŞARININ tadını çıkardım.

Bugün Canım oğlum, Sabancı Üniversitesini de bitirdi, ALES’te Türkiye 6. oldu, Sabancı Üniversitesinde Master kazandı, onu da bitirdi, artık Masterli bir Bilgisayar Mühendisi.

Onunla ne kadar gurur duyduğumu anlatamam….

İşte böyle bir anım vardı, sizler ile paylaşmak istedim 🙂

Sevgilerimle,

Benzer Yazılar

YORUMUZU BIRAKIN