Wittlich ve Lüksemburg hakkında çok uzun olmayan notlar yazmak istedim. Genelde seyahatlerimden sonra bunu adet edindim:)
Wittlich Almanya’nın Lüksemburg sınırına çok yakın, Köln’e 160 km mesafede 12.000 kişinin yaşadığı minicik bir kasaba. Aslında tam bir Alman kasabası da denemez, çünkü fransızca ve almanca neredeyse eşdeğer konuşuluyor. Minicik bir çarşısı olan bir yer ancak bu kadar küçük olmasına rağmen yazın oldukça çok turist çektiği söyleniyor. Neden ise şarapları. Riesling üzümlerinden şarap yapıyorlar. Eskiden daha çok kırmızı şarap üstüne çalışırlarken, artık neredeyse tamamen beyaz ve rose üretimine geçmişler. Bunun yanında şehir dışında çok güzel şatolar, kaleler ve eğlence merkezleri yapmışlar, ancak bizim vaktimiz olmadığı için hiç birini ziyaret edemedik, bir de tabi hava hep sıfır derece seviyesindeydi. Bunun dışında sokaklarda gece pek kimseye rastlamıyorsunuz,o Almanların gürültücü kalabalığı burada yok, ya da belki hafta sonu vardır, hafta içi geç saatlere kadar açık bir yer biz göremedik diyecektim ki PARDON evet bir iki açık yer var, her ikisi de sahipleri Türk olan Dönerciler. Bu kadarcık minik bir kasabada dahi 2 tane benim görebildiğim Döner’ci ustalarımız vardı. Bunun dışında albümden de göreceğiniz gibi, yapılar oldukça eski ve tarihi.
Lüksemburg ise tek kelimeyle çok zengin bir ülke sanırım, biz sadece başşehir Lüksemburg’u ziyaret edebildik. Fotoğraflardan da göreceksiniz gerçekten çok tarihi ve inanılmaz bir yer, havanın çok soğuk olmasına rağmen elimden geldiği kadar yürüyerek gezmeye ve fotoğraf çekmeye çalıştım. Özellikle vadide ki yerleşimler olağanüstü. Bir başka ilginç konu ise Lüksemburg’un UNESCO tarafından koruma altına alınması, çünkü Lüksemburg’un tarihi 900’lü senelere dayanıyor. Bölgede olağanüstü şatolardan bahsediliyor ve hepsi gezilebiliyormuş. Ancak tabi bizim böyle bir şansımız olmadı. Bir başka hoş olay ise kadınların şıklığı. Hele yaşı 60 lı 70 li yaşlarda ki kadınları cafelerde görmelisiniz, inanılmaz şıklar ve önlerinde şarapları cafe’leri doldurmuşlar. Gençlik ise bizim bildiğimiz İstanbul gençliğinden pek farklı değil. Lüksemburg pahalı bir yer gibi dursa da yediğiniz yemek, içtiğiniz şarapla örneğin İstanbul’u mukayese ettiğiniz de, fiyatlar arası bir fark görmüyorsunuz. Şöyle bir örnek vereyim, ben koskoca bir tencere şarap sosunda midye, arkadaşım jumbo karideslerden oluşan bir menü ve yanında mükemmel bir kırmızı şaraba 60 Euro ödedik, yani bizim paramızla 90 YTL civarı (8 Euro bahşiş dahil). Moda ise süper,mağazalar Paris şıklığında, sokaklar tertemiz. O kadar yağmur ve kar var ancak bir tek çamur yok, neredeyse her yeri yürüyerek gezdik, bir tek çamur görmedik ki oldukça da inşaat yapılıyor. Barlar ise oldukça ucuz, bira 3 euro, Duble viski 5 Euro, Şaraplar ise 10 ile 100 Euro arasında değişiyor (şişesi).
Ancak Lüksemburg hani tabiri caizse, tadı damağımda kalan bir yer oldu. Benelüks ülkelerinden Belçika ve Hollanda’yı daha önce görmüştüm. Lüksemburg ile üçlü tamamlandı. Bunu şu açıdan söyledim, hani toplam kaça çıkar bilemiyorum ama, yazın 1 hafta Hollanda, Belçika ve Lüksemburg seyahati yapmayı düşünmenizi tavsiye ederim. Bir noktaya kadar uçak ile gidip, oradan bir araba kiralayıp, bu üç ülkeyi rahatlıkla gezebilirsiniz, çünkü üç bölgenin kapladığı alan Marmara bölgesini geçmez, arada Fransa ve Almanya’da yapabileceğinizi düşünürseniz, gerçekten bir tek SCHENGEN vizesi ile mükemmel bir tatil ve olağanüstü yerler görme şansınız olur.
Sevgilerimle,
YORUMUZU BIRAKIN
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.