Bayıldım Sayın Selay Yalçın‘ın bu yazısına.
O kadar doğru ki…
Tavsiyeler,
Şunları yap, bunları yapma demeler,
Kendini sev mesajları,
Sen bir tanesin, sen sen sen mesajları,
Hepimiz görüyoruz, okuyoruz.
Bundan iyisi nasıl olabilirdi?
Kendinle barış, şu bu.
Hani bunu birkaç kez görseniz, okusanız,
Belki size fayda sağlayacak.
Ama ana sayfanıza her gün onlarca benzer mesaj, tavsiye düşüyorsa,
Bu bir noktadan sonra sıkıntı yaratmaya başlıyor.
Bakın tavsiye etmekle,
Yaptığımız işi anlatmak arasında çok ciddi fark var.
Kişilere yaptığımız işleri, deneyimler ile aktarmak çok daha verimli bir yoldur.
Bunu yapma, şunları yap yerine,
Varsa,
Bunları yapan veya şunları yapmayan yaşadığınız örnekler,
İnsanların çok daha fazla ilgisini çeker.
Hani hep yazıyorum ya,
İnsanlar insanları takip eder, markaları değil deniyor.
Bir olayı yaşanmış örnekler ile anlatmak çok daha faydalı insanlara.
Benim Doruk romanımın, baş aktörü psikolog olan Doruk’tu.
Hayatımda şahsen kendimin dinlediği, bildiği, yaşadığı olayları anlatan
16 danışanın hayatı ile ilgileniyordu Doruk.
Romanımı okuyan birçok kişinin geri beslemesi neydi biliyor musunuz?
Ben sana ne zaman hayatımı anlattım, aynen beni yazmışsın.
Yani diyeceğim,
İnsanları sürekli mutlu, sürekli kendiyle barışık bir yaşama itmeyelim.
İnsanız,
Arada bir üzülmemiz, ağlamamız, başarısızlıkları yaşamamız, problemler yaşamamız normal.
Bize bu tavsiyeleri veren kişilerin hayatı mesela,
Sürekli verdikleri tavsiyeler gibi mi geçiyor?
YORUMUZU BIRAKIN
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.