Sizlere 21 Ağustos’ta İstanbul – Malaga uçuşumuzla başlayıp, 30 Ağustos Barcelona – İstanbul uçuşumuzla tamamladığımız seyahatimizde gördüğümüz yerleri aktarmaya çalışacağım.
Biraz uzun bir seyahat notu olacak, çünkü bu seyahat sırasında yaklaşık 2.000 km yol yaptık, 10 farklı şehir gezdik, hepsinden çok uzun olmayacak şekilde bahsetmek istiyorum. Facebook’tan arkadaş olduğumuz arkadaşlarım fotoğraflar için hazırladığım yaklaşık 10 Albümü görebilirler.
Nasıl bir seyahat programıydı derseniz, Malaga’dan başladık, bir gece kaldık Malaga’da, sonra Marbella – Tariffa – Cadiz üzerinden Seville’ye geçtik, 2 gece Seville’de kaldık, oradan Cordoba – Granada üzerinden Valencia’ya geçtik, 2 gece de Valencia’da kaldık, oradan da son durağımız Barcelona’ya geçtik ve 4 gün de Barcelona’da kaldıktan sonra İstanbul’a döndük.
Sırasıyla şehirlerden başlamadan önce anlatacağım şehirleri gösteren harita şöyle..
İlk durak : Malaga
Malaga, Endülüs özerk bölgesinde bir şehir, nüfusu yaklaşık 1.000.000. Aynen bizim Bodrum’u andırıyor, şehrin her tarafından denize girmek mümkün. Çok fazla turistik gezilecek bir yeri yok. Araplar zamanından kalan bir kalesi var, onun dışında küçük ama çok şirin bir İspanyol şehri, ancak Arapların burada etkisi zamanında çokmuş, o yüzden eski evler biraz Arap evlerini andırıyor. Yine kalenin surları çok güzel, fazla da vaktimiz olmadığından diğer yerleri pek gezemedik ama hani öyle bir haftanızı falan ayırıp gitmeyi isteyebileceğiniz bir yer değil. Giderseniz deniz kenarında, plajlarda çok güzel balık lokantaları var, onları değerlendirebilirsiniz.
İkinci durak : Marbella
Marbella aslında çok meşhur bir yermiş zamanında, muhteşem plajı ve çok pahalı villaları ile tanınırmış, ancak sonradan şehir bu ününü kaybetmiş. Bir çok meşhur film artistinin zamanında burada evleri varmış, Şimdi yeniden aynı ünü yakalamaya çalışıyorlar. Çok büyük olmayan bir sahil şehri, hayat plajların etrafında dönüyor. Öyle tarihi terleri var mı bilemiyorum, biz sadece içini biraz dolaştık, pek bir şey göremedik ama sahilleri ve denizi muhteşem.
Üçüncü durak : Tariffa
Aslında plana göre üçüncü durak Cebelitarık olacaktı, ancak öğendik ki Cebelitarık’a gitmek için İngiliz vizesi gerekiyormuş, Biliyorsunuz Cebelitarık Afrika’ya en yakın noktası Avrupa’nın. Biz de yolumuzu devam ettik, hemen hemen Cebelitarık ile yan yana olan Tariffa’ya geldik. Minik bir şehir ama öyle güzel bir sahili ve plajı var ki anlatamam. Tariffa’dan Cadiz’e kadar neredeyse kilometrelerce deniz ve kumsal. Orada çok oyalanmadık, biraz gezdikten sonra Cadiz’e geçtik.
Dördüncü durak : Cadiz
Gördüğümüz ne güzle yerlerden birisi. İspanyol Donanmasının da baş şehri, burası da diğer gezdiğimiz yerler gibi, her noktasından denize girebiliyorsunuz. tertemiz bir denizi var. Orta bölgelerde yer alan Seville gibi şehirlerden denize girmek için Cadiz’e akın ediyorlar. Cadiz bunun yanında konumu nedeniyle çok tarihi bir noktada, ancak çok vaktimiz olmadığı için tarihi yerlerini pek gezemedik. Çok güzel bir parkı var, şehirde gezilecek yerlerin arasında bu parkı’ da çevreleyen surlar var, hatta bu surlar şehri ikiye bölmüş. Bir de güzel bir katedrali var, onu da fotoğraflamaya çalıştık.
Beşinci durak : Seville
Herhalde en çok etkilendiğimiz yerlerden birisi Seville olmuştur. Muhteşem, hatta olağanüstü bir Katedrali var, Avrupa’nın üçüncü büyük katedraliymiş, orasını doya doya gezdik. Seville deniz olmamasına rağmen en çok turist çeken şehirlerden birisi. Nüfusu 2.000.000’nun üzerinde, çok eski ve tarihi bir şehir. En büyük özelliği ve önemi ise Müslüman İspanya’nın baş şehirliğini yapmış zamanında. Sanat, kültür ve ekonomi konusunda İspanya’nın en önemli kentlerinden birisi. Ünlü Flamenko dansının buradan çıktığı söyleniyor. Buraya bir iki gün yetmez cidden, hani minimum 3 güm ayırmalısınız. Seville hakkında bir başka seyahat yazım olduğu için Seville ile ilgili bilgileri biraz es geçiyorum, arzu eden https://www.halukilhan.com/sevilla-malaga/ yazımı okuyabilir.
Bu arada bizim İspanya bayimiz IMPEES’in sahibi Juan ve kız arkadaşı Olga bizi akşam yemeğe çıkardılar ve çok güzel vakit geçirdik, onlara buradan kocaman teşekkür ediyorum. Onlarla sohbet ettikten sonra planımızda biraz değişiklik yapıp Cordoba’ya gitmeye karar verdik.
Altıncı durak : Cordoba
Juan Cordoba’ya mutlaka gidip, önce cami olan şimdi ise katedral olarak kullanılan KURTUBA CAMİ’sini ziyaret etmemizi söyleyince, biz de gidelim dedik. İyi ki de gitmişiz, gerçekten mimamirisi olağanüstü yapılmış bir cami-katedral çıktı karşımıza. Zaten Cordoba’da da başka bir şey yok, klasik bir İspanyol şehri, deniz olmamasına rağmen turist sayısı Cami yüzünden oldukça fazla. şehrin içini de arabayla gezdik ama dediğim gibi çok detaya giremedik.
Yedinci durak : Granada
Granada’ya asıl gitme amacımız meşhur El Hamra sarayını gezmekti, Granada çok büyük olmayan bir kasaba ve El Hamra sarayı yüzünden müthiş bir turist toplayan yer. Ancak El Hamra’nın kapısına kadar gidip geri döndük, çünkü biletler rezervasyon ile satılıyor ve bir gün öncesinden rezervasyon yaptırmanız gerekiyor, aksi takdirde gidip kapısından bizim gibi geri dönebiliyorsunuz. Bir de tabi zaman ayırmanız gerekiyor, minimum 4 saat sürüyormuş gezmesi sarayın. Biz de kapısında bir fotoğraf çektirip dönmek zorunda kaldık.
Ancak El Hamra sarayı İslam Mimarisinde bir baş yapıt olarak kabul ediliyormuş, çok önemli bir yer ancak bize nasip olmadı bu seferlik, belki bir başka zaman. ben size google’dan bir fotoğraf koyayım 🙂
Sekizinci durak : Valencia
Tarih, Doğa ve Denizin birleştiği bir yer Valencia. festivalleri ile meşhur ve İspanya’nın en büyük üçüncü şehri. Zamanında Roma’lılar kurmuş ama tarih boyunca elden ele geçmiş ve her eline geçiren bir tarih katmış şehire. Burada iki gün geçirdik, bir gün tarihi yerlerini gezdik, bir gün de denize girdik. Yine her şehirde olduğu gibi plajların hepsi çok güzle ve şehrin içinde, tertemiz bir deniz ve tertemiz bir şehir. Yine her şehide olduğu gibi burada da çok güzel bir katedral var, çevresi minik ve daracık sokaklar ile dolu, neredeyse elinizden fotoğraf makinenizi hiç bırakamayacağınız hissine kapılıyorsunuz. Şehrin tarihi yerlerinin yanı sıra modern binaları da çok güzel. Özellikle Kültür ve Sanat gösterilerinin yapıldığı sinema / gösteri salonu Valencia’nın sembolü olmuş durumda. Flamenko gösterisine biz burada gittik. 12 Euro bir kişi ( bir içki dahil ) yaklaşık 2 saat harika bir Flamenko seyredebilmeniz mümkün.
Ve son durak : Barcelona
Barcelona’ya bundan 20 sene önce gitmiştim, şehir neredeyse hiç değişmemiş, sadece biraz daha modern binalar eklenmiş. Barcelona tarihi hakkında bir şey yazmayacağım, isteyen zaten bunu bulup okuyabilir, ama bu şehir için şimdiye kadar sadece Roma için kullandığım bir sözü tekrar edeceğim, MÜKEMMEL bir şehir. İçinde ne ararsanız var; Deniz, Doğa, Tarih, Sanat, Kültür …
Barcelona için sizlere tavsiye edeceğim şey, hemen ilk gün mutlaka HOP ON – HOP OFF tarzı bir otobüsle şehir gezisi yapın. ne kadar iyi planlarsanız planlayın, o şehir turunu yapmadan nerelere gideceğinize karar vermeniz size vakit kaybettirir. Otobüslerin bir günlük tur fiyatı kişi başı 27 Euro. Ama sizin görebileceğiniz her yeri gezdiriyor. Otobüslerden inip, gezip, sonra yine aynı duraktan bir başka otobüse binebiliyorsunuz, En güzeldi de otobüslerde Türkçe seçeneğinin de olması, dolayısıyla otobüsle gezerken Türkçe dinleyip oldukça fazla bilgi alabiliyorsunuz. Bu turlar 3 farklı bölgeyi kapsıyor ve sizin ödediğiniz 27 Euro üç tur içinde geçerli. Sabah kaçta başlıyor bilmiyorum ama sekizde bitiyor, bu tur sırasında Barcelona’nın ünlü Nou Camp stadının da önünden geçiyorsunuz, isterseniz inip bir Nou Camp turu da yapabilirsiniz.
Barcelona çok kalabalık olmasına rağmen benim gördüğüm en düzenli şehir. 8 hatlı bir metrosu var, her yere ulaşmanız mümkün, Günlük bilet 7.90 Euro. Metroda otobüste tramvayda geçiyor.
Barcelona 1992 yılında yapmış olduğu başarılı Olimpiyat oyunları sayesinde bugünlere gelmiş. O dönemde yapılan yüzlerce yeni yerlere ilaveler yapmışlar. Burada en çok adını duyacağınız kişiler GAUDİ ve MESSİ. Barcelona kenti Barcelona futbol takımı ile gurur duyuyor, her tarafta Futbol ile ilgili şeyler duymanız mümkün, satılan formaların yüzde doksanı MESSI forması. Gaudi ise müthiş eserler bırakmış arkasında, Mimar Sinan bizim için neyse, Gaudi’de bu Katalan ülkesi için o.
Tabi Gaudi’den bahsederken Sagrada Familya’dan bahsetmeden geçilmez. 1882 yılında başlanan ve 1883 senesinde Gaudi tarafından devralınan Sagrada Familya İNANILMAZ bir eser, hala bitmemiş durumda ve yapılıyor. Gaudi burada tam 14 sene gece gündüz çalışmış. Söylenen o ki, Sagrada Familya bittikten sonra tüm İncil bu eserde gözükecekmiş. Detaylı fotoğrafları var, bu güzel esere özel bir albüm yapmaya çalıştım.
Bir ayrıntıya dikkatinizi çekmek isterim, burada da bir çok yere öyle gelip hemen bilet alıp gezemiyosunuz, Gaudi’nin müthiş eseri Güell Park ta aynı, Sagrada Familya’da aynı, minimum 2 3 saat spnrasına bilet veriyorlar. Yani planlarınızı orada 2 3 saat beklemeyi göze alarak yapmanızda fayda var.
Yemek konusunda mutlaka Yeni Olimpiyat Köyünün olduğu bölgeyi ( İkiz kuleler ) veya Kristof Kolomb’un sonunda heykeli olan La Rambla caddesini tercih edin. La Rambla Barcelona’nın en meşhur caddesi, gece adım atmakta zorlanacağınız bir cadde ama çok renkli, her akşam gezmeyi isteyebileceğiniz bir cadde. Özellikle Paella yemek isterseniz burada oldukça uygun fiyatlara yeme şansınız var.
Barcelona ile özdeşleşmiş bir başka olay ise Espanya meydanındaki su – müzik gösterisi, Mutlaka gitmeniz ve görmeniz gereken bir şey. Cuma Cumartesileri akşam 9 – 11 arası kesin var, başka günlerini bilemiyorum.
Barcelona’nın içinden denize girilebildiği gibi, çok meşhur bir de KOY trafiği var. Costa Brava İspanya’Nın en meşhur ve güzel koylarından ulaşan bölgesi. Barcelona’nın içinden deniz kıyısından ilerleyerek bir çok güzel koyda denize girebilirsiniz, biz en meşhurlarından LLORET DEL MAR‘ı tercih ettik. Muhteşem bir deniz, muhteşem bir eğlencesi var. Hani sadece deniz ve eğlence istiyorum, öyle çok gezip yorulmak istemiyorum derseniz, kesinlikle bir numara tavsiye edeceğim bir yer. Fotoğraflarını görünce siz de hak vereceksiniz.
Seyahatlar ile aklımda kalanlar bunlar, ama bu seyahatte dikkatinizi çekmek istediğim bir kaç konuyu da sizlere anlatmak isterim. Çünkü planlarınızı yaparken bu maliyetleri de göz önünde bulundurmanızı tavsiye ederim.
1- En pahalı şey SU, 0,25 cente bir marketten aldığınız su, dışarıda 3,5 Euro’ya kadar müşteri buluyor. O yüzden sularınızı mümkün mertebe marketlerden temin edin.
2- Bir çok yere giriş ücretli, buna hazırlıklı olun, mesela Sagrada Familya 15 Euro giriş, kulelere çıkmak istersen bir 5 Euro daha ödüyorsun, bunun gibi bir çok yer paralı.
3- Otoparklar çok güvenli ama biraz pahalı. Ancak kiralık arabanız ile dolaşıyorsanız yapacak bir başka şey yok. Otellerin bir çoğunun kendi otoparkı yok. Ceza yememek için pahalı da olsa mutlaka Otoparkları tercih edin.
4- Metro kartınızı aldıysanız çok rahat edersiniz, ulaşım çok başarılı.
5- Yemek sorunu yaşamayacağınız bir ülke İspanya. Yemek için gece 12 de bile açık bir çok restoran bulma şansınız var, her çeşit yemek bulma şansınız da var.
6- Taksilere binmekten hiç çekinmeyin, hepsinde sayaç var ve gideceğiniz bölgeler çok uzak değilse maksimum 10 Euro ile şehrin içinde bir noktadan bir başka noktasına gidebilirsiniz. Ama dediğim gibi metro ilk seçeneğiniz olmalı.
7- Ben kaldığımız bütün otelleri booking.com dan yapmıştım, hepsi de çok merkezi bölgedeydi ki bu çok önemli. Daha önceden gitmediyseniz o şehre, belki daha ucuza otel bulabilirsiniz ama ulaşım paraları ile sizlere çok pahalıya gelebilir, o yüzden tavsiyem 3 5 Euro fazla verin ama mutlaka merkezi yerlerden otel seçin.
Seyahat ile ilgili sorularınız olursa, veya benim aklıma gelmeyen ama sizin sormak istediğiniz ve yanıtlayabileceğim bir şey olursa, haluk.ilhan@gmail.com adresinden bana ulaşabilirsiniz.
Yazımı buraya kadar kim okuyacak bilmiyorum ama koyduğum fotoğraf albümleri için en azından hızlıca bir göz atmanızda fayda olacağına inanıyorum.
Hepinize Sevgiler & Saygılar.
30 Ağustos 2015 Pazar, 15:45
YORUMUZU BIRAKIN
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.