Çocukluğumuzu anlatan öykü yarışması haberini okuduktan sonra düşündüm. Benim çocukluğum muhtemelen babamın çocukluğundan farklı geçmişti, çünkü benim oğlumun çocukluğu benimkinden farklı geçti.
Babamın devlet memuru olması nedeniyle çocukluğumu farklı yerlerde, farklı arkadaşlar ile geçirdim.
Aslında çocukluktan genç delikanlılığa dönüş yaşı konusunda da biraz tereddütler yaşadım. Örneğin,
ben on beş, on altı yaşlarında hala çocuktum, sokakta bütün gün futbol oynar, akşamları mahallecek
toplanır, voleybol oynardık, veya belki inanmayacaksınız ama saklambaç oynardık. Şimdi on iki, on üç
yaşlarında ki çocuklar bizim oynadığımız hangi oyunları oynuyorlar merak ediyorum. Özellikle
metropoller de evinde veya internet salonlarında oynamadıkları, bilmedikleri bir tane oyun var mı
acaba?
Benim çocukluğum Merzifon’da başladı, ilkokul zamanlarım, bütün gün sokakta sürten, ama derslerin
de de başarılı bir çocukluk. Teksas Tommiks çizgi romanlarını o kadar seviyorum ki, annem ve
babama gına geliyor okumaktan ve babam bana okumayı öğretmeye kafaya koyuyor. O zamanlar
henüz beş yaşındayım ve merakımdan kısa zamanda öğreniyorum okumayı, ancak yazma
konusunda aynı başarıyı gösterdiğim söylenemez. Sonuçta altı yaşıma geldiğimde artık okuma
konusunda sorunsuzum, okul zamanı geldiğinde babam benim elimden tutuyor ve Merzifon Mehmet
Akif Ersoy İlkokulu’na götürüyor.
Daha önce konuşmuşlar Müdür Bey ile. Bana bir kaç soru sorduktan sonra okutacak bir şey arıyor,
masanın üstünde bir Hürriyet gazetesi var, “ Oku bakayım şunu “ diyor Müdür bey, gazeteyi elime
alıyorum, hiç duraksamadan okuyorum. Müdür şaşkın, peki diyor bir kağıt uzatıyor, “ söylediklerimi yaz
bakayım “ diyor. Kargacık, burgacık ama hatasız yazıyorum.Müdür bey şaşkın. “ Biz “ diyor, “biz bu
çocuğu birinci sınıftan başlatırsak, yazık olur, direk ikiden başlatalım, onların seviyesine gelmiş.”
Babam böyle bir şey bekliyor ama Müdür Bey’in teklifi onun da beklediğinin üstünde. “ Hocam ” diyor
babam, “ Çocuk ezilmez mi? Daha çok küçük “. Müdür bey, gayet sakin “ Ezilmez Aytekin bey,
gidebildiği yere kadar gitsin, bu haliyle evde tutmakta doğru değil, siz onay verirseniz okula başlatalım.”
Benim okul serüvenim böyle başladı işte, sonra ilkokul beşteyken babamın İzmir’e tayini çıktı, okula
İzmir Güzelyalı İlkokul’un da devam ettim ve oradan mezun oldum. Sonra Diyarbakır Lice Ortaokulu ve
arkasından İzmit Kandıra Lisesi. Hiç sınıfta kalmadan son seneye kadar geldim.
Hiç büyümedim, o yılları düşünüyorum da, futbol en büyük tutkum, sabah bugün okulda
oynamayacağım diye çıktığım her gün eve her bir tarafım darmadağın dönmüşüm. Hatta ilkokul
beşinci sınıfta biraz zorlanıyorum. Babam da çok zorlamak istemiyor, Merzifon’dan, İzmir’e gelmişim,
arkadaşlarım, çevrem değişmiş. Bu arada babamın aklına dahiyane bir fikir geliyor. “Sınıfını geç, sana
bir futbol topu alacağım “.
Nasıl yani!! Bir futbol topu mu?
Evet, ilkokulu bir Futbol Topuna sahip olabilmek için deliler gibi çalışarak bitiriyorum…
Sevgilerimle,
YORUMUZU BIRAKIN
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.