Menu

Çavuşesku’nun yaşamı

Bükreş ve Romanya denince tarihsel olarak ilk aklımıza gelen muhtemelen Çavuşesku olur.

Hele oraya gidip, o sarayı gördükten sonra, gerçekten neler olduğunu ve o sarayın oraya nasıl dikildiğini, detayları insan daha fazla merak ediyor.

Ben elimden geldiği kadar size aktarmaya çalışayım. Bakın bakalım benzer ülkeler var mı bu hikayede.

Çavuşesku bir Diktatördü, tamamen Batılılar tarafından finanse edilen, hele son zamanlarında halkını açlığa, yokluğa mahkum eden bir kuklaydı.

26 Ocak 1918 de Romanya’da Scornişti kasabasında doğdu. 11 yaşına kadar burada yaşadı ve sonra Bükreş’e gitti.

1930 lu yıllarda siyasetin içinde aktif bir roldeydi, bir çok kez tutuklandı, serbest bırakıldı, tekrar tutuklandı ve nihayetinde 1940 lı yıllarda siyasetin içinde boy göstermeye başladı.

İkinci Dünya savaşında Rusya’nın etkisi altına girdiğinde, artık o bir siyasetçiydi ve kendisine 1947 yılında Tarım Bakanlığı verildi.

1965 yılında Devlet Başkanının ölmesi üzerine, Romanya’nın başına geçti. Geçtikten sonra da unvan olarak “ Romanya Devlet Konseyi başkanı “ ilan etti.

Bu arada Doğu Blokundan uzaklaştı, ABD – İngiltere – Fransa ile ciddi anlaşmalar yaptı, görüşmeler yaptı. Ancak halka söz verdiği adaleti ve refahı hiç sağlayamadı.

Eleştiriler başlayınca da özel polisi “ Securitate “ devreye girdi. Konuşanlar tutuklanmaya başladı.

Medyayı tamamen eline geçirdi. Radyodan sadece onun istediği haberler veriliyordu.

1980 li yıllarda Bükreş’i istediği hale getirmeye karar verdi, bir sürü ev yıkıldı, onun istediği tarz binalar yapılmaya başlandı.

Bu arada da kendisine bir saray inşa ettirmeye başladı.

Romanya istediği kadar hızlı üreyemiyordu. Kürtaj yasağı getirdi, herkese daha çok çocuk yapmaları için baskılar başladı, paralar vaat edildi.

Boşanma sayıları artıyordu, boşanmaları çok daha zorlu hale getirdi.

Ülke zor durumdaydı ama bunu halkın görmesini medya gücüyle engelliyordu. Dış borç almaya karar verdi. Bu Dış borçlar ile yol, bina yapmayı hedeflendiği söylense de, büyük bir bölümü kendileri için kullanıldı, çok ciddi yolsuzluklar yapıldığı sonradan belgelendi.

Üretim yapılan ürünlerin sadece Yurt dışına satılma kararını aldı, ancak bu karar Romen halkının daha fakirleşmesine neden oldu. Ekmek, Gaz, Benzin bulunamaz oldu.

1989 senesine gelindiğinde, halk artık iyice fakirleşmişken 1100 odalı sarayına geçti ve oturdu. Dünyanın ikinci, Avrupa’nın birinci büyüklükteki sarayıydı.

Ancak artık Halk isyan noktasındaydı ve bir kıvılcım bekleniyordu. O kıvılcım da Temeşvar bölgesinden geldi.

Tarihler 16 Aralık 1989’u gösterirken, bir rahip muhalif olduğu gerekçesiyle sürgüne gönderilmek isteyince halk rahibe sahip çıktı ve olaylar başladı. Kısa sürede bütün ülkeye sıçradı.

Bükreş’te olaylar daha da büyüdü. Ordu devreye girdi ve 20 Aralık’ta anca bastırıldı, sıkıyönetim ilan edildi, binlerce kişi tutuklandı.

Halk durmadı, sıkıyönetime rağmen gösterilere devam etti, artık ara ara Ordu’da ayaklanmalara destek vermeye başladı, bu sırada Gizli Polis ile Ordu arasında da silahlı çatışmalar yaşanmaya başladı.

22 Aralık 1989 da ordu tamamen halktan yana tavır almaya başladı. Cavuşesku ve eşi Elena Üniversitenin üstünden helikopterle kaçtılar ama daha sonra yakalandılar.

Çok değil sadece 3 gün sonra 25 Aralık 1989 tarihinde, çok kısa bir mahkeme ile ölümlerine karar verildi ve gönüllü askerler tarafından kurşuna dizildiler.

1918 de başlayan yaşamı, 1989 senesinde kurşuna dizilerek son buldu Cavuşesku’nun.

Aşağıdaki karelerde helikopterle kaçtığı Üniversite Binası, Sarayı ve Devrim meydanındaki 1989 Manifestosunu görebilirsiniz.

Sevgilerimle,

Benzer Yazılar

YORUMUZU BIRAKIN